26 Mayıs 2016 Perşembe

MENDERES’İN DRAMI: DARBE GÜNÜ NELER YAŞANDI?


Başvekil Adnan Menderes, 25 Mayıs 1960’ta beraberinde Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve yirmiden fazla mebus olduğu halde Eskişehir’e gitmişti. Menderes ve heyetini havaalanında karşılayan hava subayları, saygı yürüyüşü yapıyorlardı ama Başvekilin önünden geçen subayların yumrukları sıkılıydı. Menderes bu durumu fark etse de bir anlam verememişti.

Havaalanından şehre geçen Menderes’i coşkulu kalabalıklar karşılamış ve Başvekilin keyfi yerine gelmişti. Etrafını saran kalabalıklar, DP’nin Meclisteki sayısal çoğunluğu, her sözünü tasdikleyen bürokratlar, yaklaşmakta olan darbeyi görmesini engelliyordu.

İhtilalden önceki gece yani 26 Mayıs Perşembe akşamı Eskişehir Ticaret Odası, Şeker Fabrikasında Başvekil Onuruna bir ziyafet vermişti. Yemekle birlikte içki servisi de yapılıyordu. Sık sık kadeh kaldıran Menderes’in neşesi yerindeydi. Masada olan Eskişehir 1. Hava Üssü Komutanı General Bedii Kireçtepe sadece saatler sonra gerçekleşecek darbeden haberdardı ama hiç renk vermedi.
Saatler yarımı gösterdiğinde Menderes salondan ayrılarak geceyi geçireceği misafirhaneye geçti. Başvekil daha uykuya yeni dalmıştı ki gece saat 02’de yattığı dairenin kapısı çalındı. Gelen özel kalem müdürüydü. Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un aradığını ve konunun acil olduğunu söyledi.

Erdelhun; ‘‘Ordunun bazı birlikleri İstanbul ve Ankara’da harekete geçmiş. Bunlar galiba önceden hazırlanmış genç subaylar. Ben işin mahiyetini tamamıyla anlayınca zatı alinizi bilgilendiririm. Fakat hükümet Reisi olarak harekete geçerseniz bu teşebbüsü kolayca bastırırız’’ diyordu.
Yüzünün rengi sapsarı olan Menderes Erdelhun’a güvendiği bazı generallerin adını saydı ve onlarla irtibata geçip geçmediğini sordu.  Aldığı ‘İrtibat kuramadım’ cevabı, Başvekilin endişesini daha da artırmıştı. Başvekil, Genelkurmay Başkanı Erdelhun’un bile bu konuşmadan kısa bir süre sonra cuntacı genç subaylar tarafından tutuklanacağını tahmin bile edemezdi.

Menderes aceleyle hazırlanarak vilayet binasına geçtiğinde Hasan Polatkan ve birkaç mebus ile Eskişehir Valisi zaten oradaydı. Başvekil İstanbul’da hiç kimseye ulaşamıyordu. O nedenle İstanbul’a en yakın il olan İzmit valisini arattı. Vali, ihtilalin İzmit’te de başladığını, İstanbul ile telefon hatlarının kesik olduğunu, Gölcükteki donanma subaylarının da ihtilale destek verdiğini, isterse polis ve Jandarmayı alarak ihtilale direnebileceğini söyledi.

Başvekil İzmit valisine telefonumu bekle dedikten sonra Eskişehir Valisine döndü ve Hava üssünü aramasını, hazırlanacak bir uçağın kendisini derhal İzmit’e götürmesini istedi. Tam bu sırada Valinin telefonu çaldı.
Arayan akşamki yemekte Menderes ile kadeh kaldıran Hava üssü komutanı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe idi. Valiye ihtilali haber verdi ve bizden misin değil misin? diye sordu. Vali heyecandan ne diyeceğini bilemedi. Menderes uçakla hiçbir yere gidemeyeceğini anlamıştı. Zemin hızla Menderes’in ayağının altından kayıyordu…

Başvekil ve Polatkan iki araba hazırlatıp gecenin karanlığında Kütahya’ya doğru yola çıktılar. Bir gün önce muhteşem bir konvoyla karşılanan Başvekil adeta yapayalnız kalmıştı ve kime güveneceğini bilmiyordu. Arabada Ankara Radyosunu açtılar, marşlar çalınıyordu. Sonra marşlar sustu ve gece tam 03’te Albay Alparslan Türkeş o meşhur ihtilal bildirisini okudu. Ardından da tutuklanan kişilerin isimleri okunmaya başladı. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Bakanlar, Milletvekilleri… Arabadaki endişe yerini korkuya bırakmıştı.

İki araçlık konvoy sabahın ilk ışıkları ile Kütahya’ya girmek üzereydi. Bu sırada iki jet yere çok yakın uçtuğu için büyük tehlike atlattılar. Sonra radyodan ihtilalin liderinin Cemal Gürsel olduğunu öğrendiler. Menderes tuhaf bir şekilde iyimserdi. Cuntanın, Gürsel’i lider yapmasına adeta sevinmişti.  ‘Hiç olmazsa artık hayatımız emniyette. Gürsel’i önümüzdeki seçim İzmir’den aday gösterecektik’ dedi. Başına gelecekleri hala tahmin bile edemiyordu…
Arabalar doğrudan Kütahya Valiliğine gitti. Saatler ilerledikçe Başvekil yapacağı fazla bir şeyin kalmadığını anlamıştı. Menderes Valinin makamındayken Garnizon komutanı valiyi aradı ve Menderes ve arkadaşlarının hazırlanmasını, birazdan uçakla Ankara’ya götüreceklerini söyledi. Vali emri naklettiğinde Başvekilin cevabı ‘Bekliyoruz, buyursunlar’ oldu.

Askerler hemen gelmedi vilayete… Bekleyiş sürdükçe Menderes’in canı iyice sıkıldı. Garnizon kumandanı Albay Süleyman Demet, valinin odasına geldiğinde Menderes’e asker selamı verdi. Albay bizim yapabileceğimiz bir şey yok diyerek Menderes’i teslim aldı. Menderes ve Polatkan önde Albay arkada merdivenlerden indiler ve arabaya binip havaalanının yolunu tuttular. Kütahya’dan bindikleri küçük bir uçak onlar Eskişehir’e getirdi.

Eskişehir’de bu kez bambaşka bir ortam vardı, askerlerde en ufak bir saygı emaresi yoktu. Menderes ve arkadaşları başka bir uçakla Ankara’ya nakledildi. Ankara’ya indiklerinde veteriner General Burhanettin Uluç, elinde tomsonla Menderesi karşıladı ve namlusu ile yürümesi gereken yolu işaret etti.
Hava subaylarından Fikret Kuytak ve Mucip Ataklı Menderese hakaret ettiler, el kol hareketi bile yaptılar. Ardından da askeri bir cipe bindirip Harp Okulu binasına getirdiler.

Menderes iki gün önce rutin bir yurt gezisine çıktığında, Ankara’ya bu şekilde döneceğini asla tahmin edemezdi.

Bir kaç yıl önce parti grubuna yaptığı konuşmada ‘‘Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz’’ diyen muktedir siyasetçi, artık kendi ülkesinde esirdi...